30 Nisan 2014 Çarşamba

Bilirkişi İncelemesi,Bilirkişi Raporuna İtiraz ve Bilirkişinin Sorumluluğu (Medeni Usul Hukuku)



                                               BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi İncelemesi- Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller

                        MADDE 266- (1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.

            Hakimin mesleği gereği bilmesi gereken konularda hakimin hukuku resen uygulama ilkesi uyarınca bilirkişiye başvurması mümkün değildir.

            Bilirkişiye başvurmak genel kural gereği takdiri olmasına rağmen bazı hallerde zorunludur. Bu haller kanundan doğar.
            Örneğin: Kamulaştırma bedelini tespit için, akıl hastalığı veya zayıflığı sebebiyle kısıtlılık kararının alınması için bilirkişiye başvurmak zorunludur.

            Diğer durumlarda ise bilirkişi incelemesi ya taraflarca istenir veya hakim tarafından resen karar verilir. Takdir yetkisini kullanan hakim bilirkişi incelemesine gerek olup olmadığına karar verir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi İncelemesi- Bilirkişi sayısının belirlenmesi
             
                        MADDE 267- (1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.

            Bilirkişi incelemesi için eğer taraflar isteyecekse hangi konu hakkında inceleme istediklerini açıkça belirterek hakime başvururlar. Hakim eğer talebi kabul ederse bilirkişi giderlerinin yatırılması için 2 haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde incelemeyi isteyen taraf bedeli yatırmaz ise karşı taraf miktarı yatırabilir. Hiç bir taraf giderleri yatırmadığı takdirde bilirkişi incelemesini isteyen tarafın artık bu delilden vazgeçtiği kabul edilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi İncelemesi- Bilirkişilerin görevlendirilmesi

                               MADDE 268- (1) Bilirkişiler, yargı çevresinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonları tarafından, her yıl düzenlenecek olan listelerde yer alan kişiler arasından görevlendirilirler. Listelerde bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişinin bulunmaması hâlinde, diğer bölge adliye mahkemelerinde oluşturulmuş listelerden, burada da yoksa liste dışından bilirkişi görevlendirilebilir.
                        (2) Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur. Ancak, kamu görevlilerine, bağlı bulundukları kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.
                        (3) Bilirkişi listelerinin düzenlenmesine, güncellenmesine ve listede kendisine yer verilmiş olanların liste dışına çıkartılmasına ilişkin esas ve usuller, ilgili bakanlıkların da görüşü alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca hazırlanacak olan yönetmelikte gösterilir.

            UYAP sistemi üzerinden de bilirkişi tayin edilebilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişilik görevinin kapsamı

                               MADDE 269- (1) Bilirkişilik görevi, mahkemece yapılan davete uyup tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayı, yemin etmeyi ve bilgisine başvurulan konuda süresinde oy ve görüşünü mahkemeye bildirmeyi kapsar.
                        (2) Geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan davete uyup, tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayan yahut mahkemeye gelip de yemin etmekten veya süresinde oy ve görüş bildirmekten kaçınan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır.

            Bilirkişiler il adli yargı adalet komisyonları önünde yemin ederler mahkemede  ise ettikleri yeminler hatırlatılır. Liste dışı seçilenlere ise mahkeme huzurunda göreve başlamadan önce yemin ettirilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişiye yemin verdirilmesi

                            MADDE 271- (1) Listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan bilirkişilere, il adli yargı adalet komisyonu huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir. Bu bilirkişilere, görevlendirildikleri her dava veya işte ayrıca yemin verdirilmez; sadece görevlendirme yazısında, bilirkişilere önceden etmiş bulundukları yemine bağlı kalmak suretiyle oy ve görüş bildirmek zorunda oldukları hususu hatırlatılır.
                        (2) Listelere kaydedilmemiş olan kişiler arasından bilirkişiler görevlendirilmişse, kendilerine, görevlendiren mahkemece, huzurda, göreve başlamadan önce, birinci fıkrada belirtilen şekilde yemin verdirilir. Yemine ilişkin tutanak, hâkim, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi

                               MADDE 272- (1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.
                       (2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.
                        (3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez.
                        (4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.

            Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren başlayacak 1 haftalık süre hak düşürücü süredir.

            Bilirkişinin reddi ve hakimin reddi arasındaki fark bilirkişinin aynı davada daha önce tanık olarak dinlenmişse de bu ret sebebi değildir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi
                        MADDE 273- (1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:
            a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.
            b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.
            c) Raporun verilme süresi.
                        (2) Bilirkişiye, görevlendirme yazısının ekinde, inceleyeceği şeyler, dizi pusulasına bağlı olarak ve gerekiyorsa mühürlü bir biçimde teslim edilir; ayrıca bu husus tutanakta gösterilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişilik görevini kabulle yükümlü olanlar

                        MADDE 270- (1) Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini kabulle yükümlüdürler:
            a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar.
            b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar.
            c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar.
                        (2) Bu kişiler, ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler.

            Bilirkişi kendisine verilen görevi mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür. Bu görevi bizzat yerine getirir. Görev kısmen veya tamamen başka birine bırakılamaz.

            Bilirkişi incelemesini yapması için çeşitli bilgi ve belgelere ihtiyaç duyuyorsa bunları görev alma tarihinden itibaren 1 hafta içinde görevlendirildiği mahkemeden ister.

            Bilirkişi tarafların bilgisine de başvurabilir. Bunun için mahkemeden izin ister ve bir taraf olmadan diğer tarafı dinleyemez.

            Bilirkişi inceleme sonucunu yazılı veya sözlü olarak mahkemeye bildirir. Sözlü olarak bildirimde bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve kendisine imza ettirilir. Ayrıca bilirkişi yazılı bildirimi UYAP üzerinden de yapabilir. Bunun için e-imzasının olması şarttır.

            Heyet halindeki bilirkişiler oy çokluğu ile karar verirler ve aksi yönde oy kullanan bilirkişiler ayrı birer rapor hazırlayarak sunabilirler.

            Bilirkişi ancak maddi vakıalar üzerinde görüş bildirebilir, hukuki konular hakimi ilgilendirir.

            Bilirkişi incelemesini 3 ay içinde tamamlamalıdır. Gerekli hallerde mahkemece 3 ayı geçmeyen bir kesin süre daha verilebilir.

            Bilirkişi sürelere uymaz veya görevini ihmal ederse mahkemece başka bir bilirkişi atanabilir. Görevden alınan bilirkişiden ise o ana kadar yaptığı çalışmalar hakkında bilgi isteneceği gibi kendisine sağlanan verilerin geri iadesi de istenebilir.

            Mahkeme ihmalkar bilirkişiye ücret ödenmemesine karar verebilir. Onun belirli bir süre görev yapmaması veya bilirkişi listesinden çıkartılması için bölge adliye mahkemesi adli yargı komisyonuna başvurabilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin görev süresi

                        MADDE 274- (1) Bilirkişi raporunun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez. Bilirkişinin talebi üzerine, kendisini görevlendiren mahkeme gerekçesini göstererek, süreyi üç ayı geçmemek üzere uzatabilir.
                        (2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi görevden alınıp, yerine bir başka kimse, bilirkişi olarak görevlendirilebilir. Bu durumda mahkeme, görevden alınmış olan bilirkişiden, görevden alındığı ana kadar yapmış olduğu işlemler hakkında açıklama yapmasını talep eder ve ayrıca bilirkişinin dizi pusulasına bağlı bir biçimde görevi sebebiyle incelenmek üzere kendisine teslim edilmiş bulunan dosya ve eklerini mahkemeye hemen tevdi etmesini ister. Sözü edilen bilirkişilerin, hukuki ve cezai sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, gerekiyorsa, kendilerine ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına veya gerekçesini göstererek bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonundan o kişinin bilirkişilik görevi yapmaktan belirli bir süre yasaklanmasının yahut listeden çıkartılmasının istenmesine, görevlendirmeyi yapan mahkemece karar verilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin haber verme yükümlülüğü

                        MADDE 275- (1) Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir.
                        (2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü

                        MADDE 276- (1) Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin sır saklama yükümlülüğü

                        MADDE 277- (1) Bilirkişi, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği sırları saklamak, kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmakla yükümlüdür.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin yetkileri

                        MADDE 278- (1) Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.
                        (2) Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir.
                        (3) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden hatırlatılır.
                        (4) Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor

                        MADDE 279- (1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
                        (2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
                        (3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
                        (4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişi  raporunun verilmesi
                       
                        MADDE 280- (1) Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.
                                  

                                   BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ

            Mahkeme bilirkişi raporunda eksik kısımların tamamlanmasını isteyebileceği gibi muallakta olan kısımların sözlü olarak açıklanmasını da isteyebilir. Ayrıca yeni bir rapor hazırlanmasını da isteyebilir.

            Taraflar da bilirkişi raporunun kendilerine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde eksik kısımların tamamlanması, net olmayan hususların açıklanmasını ayrıca yeni  bir bilirkişi atanarak yeniden rapor oluşturulmasını isteyebilirler.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişi raporuna itiraz

                        MADDE 281- (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
                        (2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
                        (3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.

            Hakim bilirkişinin hazırladığı raporu serbestçe değerlendirir. Rapor yönünde karar vermek zorunda değildir. Aksi yönde de karar verebilir fakat bu aksi yönde karar verirken gerekçelerini açıklaması hukuk etiği açısından daha tercih edilir bir durumdur.

            Yargıtay ise bilirkişi raporunun aksi yönünde karar vermektense bilirkişinin değiştirilmesi gibi yanlış bir düşünce içerisindedir. Bu durum hakim yerine bilirkişiyi koymakta hakimin konumuna zarar vermektedir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi

                        MADDE 282- (1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.

           
            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişi gider ve ücreti

                        MADDE 283- (1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.



                                    BİLİRKİŞİNİN SORUMLULUĞU

            Bilirkişi TCK hükümlerince kamu görevlisi sayılır. Görevinden dolayı ona karşı işlenen suçlar ve onun görevi ile ilgili işlediği suçlarda kamu görevlilerine ait hükümler uygulanır.

            Bilirkişi hakim yardımcısı olarak kabul edildiği için hukuki sorumluluğu hakimin sorumluluğuna benzer düzenlenmiştir. Yani; bilirkişinin kasten veya ağır ihmal ile hazırladığı gerçeğe aykırı rapor hükme esas alınmış ve bundan kişiler zarar görmüş ise zararın tazmini için direk bilirkişiye değil devlet aleyhine tazminat davası açabilirler. Davadan tazminat ödenmesi kararı çıkarsa devlet bilirkişiye rücu eder.

            Tazminat davası raporun hükme esas alındığı mahkeme ilk derece ise bölge adliye mahkemesinde, bölge adliye mahkemesi ise, Yargıtay'da açılır. Devletin açacağı rücu davası ise tazminat davasının açıldığı mahkemedir.

            Rücu davasında zaman aşımı ödeme tarihinden itibaren 1 yıldır. Ancak bilirkişi gerçeğe aykırı raporu kasten düzenlemiş ise cezai zamanaşımı uygulanır.

            Bilirkişinin raporunun gerçeğe aykırı olduğunun tespiti ile beraber yargılama iade edilir. Davanın görülmesine baştan itibaren başlanır.

            Bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı rapor düzenlediği iddiası hakkında delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise bu hukuk mahkemesinde yargılamanın iadesi davasını açmak için engel değildir. İlgili taraf hukuk mahkemesinde yargılamanın iadesi davası açabilir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin ceza hukuku bakımından durumu

                        MADDE 284- (1) Bilirkişi, Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisidir.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Bilirkişinin hukuki sorumluluğu

                        MADDE 285- (1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.
                        (2) Devlet, ödediği tazminat için sorumlu bilirkişiye rücu eder.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Davaların açılacağı mahkeme

                        MADDE 286- (1) Devlet aleyhine açılacak olan tazminat davası, gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinde; bölge adliye mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
                        (2) Devletin sorumlu bilirkişiye karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.

            HMK- İspat ve deliller- Bilirkişi incelemesi- Rücu davasında zamanaşımı


                        MADDE 287- (1) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu bilirkişiye, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder. Hükme esas alınan bilirkişi raporu kasten gerçeğe aykırı olarak düzenlenmişse, bu durumda, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.

26 Nisan 2014 Cumartesi

Medeni Usul Hukuku (Yemin)


                                                           YEMİN

            Yemin kesin delillerden bir tanesidir.

            Yemine başka deliller ile ispatın mümkün olmadığı durumlarda başvurulur. Diğer delillerle ispat mümkünse yemine başvurulmaz hatta deliller arasında yemin sayılmışsa bile gerek duyulmaz.

            HMK- İspat ve Deliller- Yemin- Yeminin konusu

                        MADDE 225- (1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından                                           önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan     
                        vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden                         kaynaklanan vakıa sayılır.

            HMK- İspat ve Deliller- Yemin- Yemine konu olamayacak vakıalar

                        MADDE 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz:
                        a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
                        b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının                               yeterli görülmediği hâller.
                        c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya                                        onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya                        bırakacak vakıalar.

            Resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda yemin teklif olunamaz sadece taraflarca getirtilme ilkesinin geçerli olduğu davalara uygulanır.

            HMK- İspat ve Deliller- Yemin- Yemin teklifi
                       
                        MADDE 227- (1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden                                       başka delil olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif                                             edebilir.
                        (2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu                                               bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir                                        delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.
  
            Davacı yemin deliline başvuracaksa bunu dilekçesinde açıkça belirtir. Aynı zamanda davalıda yemine başvuracaksa oda cevap dilekçesinde belirtir.

            Yemin teklif etme hakkı olduğu mahkemece hatırlatılan taraf yemine başvurmayacağını beyan ederse bu hakkını bir daha kullanamaz




            HMK- İspat ve Deliller- Yemin- Yemine davet

                        MADDE 228- (1) Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır                                    bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.
                        (2) Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak                                     sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte                         mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut                           yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar                               etmiş sayılacağı yazılır.

            Yemin davetiyesinin tebliğinden sonra taraf ya davete uyarak duruşmaya gelir veya gelmez.

           Gelmezse, o taraf yeminden kaçındığı ve yemin edeceği vakıaların sabit olduğu kabul edilir.

            Gelirse üç seçenek daha ortaya çıkar; yemin teklifinin kabulü ve yemin etmesi, yeminden kaçınması ve yeminin karşı tarafa iadesi.

            Taraf duruşmaya gelip yemin etmeye hazır olduğunu beyan eder. Artık bu dakikadan sonra yemini teklif eden yemin delilinden vazgeçip başka deliller ileri süremez.

            HMK- İspat ve deliller- Yemin
                       
                        Yeminin şekli
                       
                        MADDE 233- (1) Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
                        (2) Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi                                     konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini                         anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı                         hususunda dikkatini çeker.
                        (3) Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta                         olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra                                   derhâl bu konuda kararını verir.
                        (4) Sonra "Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap                                           vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz,                         şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine                         yemin eder misiniz?" diye sorar. O kimse de "Bana sorulan sorular                                       hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey                              saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün                                           inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum." demekle yemin                                         eda edilmiş sayılır.
                        (5) Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan                                   herkes ayağa kalkar.



            Hakim gerekli görürse tarafın anlattığı yemin konusuyla ilgili soru sorabilir,açıklama isteyebilir.

                        Sağır ve dilsizlerin yemini
                       
                        MADDE 234- (1) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin                                     hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler.
                        (2) Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden                                       anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
                       
                        Hasta veya engellilerin mahkeme dışında yemini

                        MADDE 235- (1) Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek                                      kadar hasta veya engelli ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye                                        yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır                        bulunabilir.(1)

                        Yemin edecek kimsenin mahkemenin yargı çevresi dışında olması
                       
                        MADDE 236- (1) Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse,                         yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak,                         yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve                                       bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile                                         yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.

                        Yemin konusunun açıklattırılması

                        MADDE 237- (1) Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya                                           açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile                          bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir.

                        Yemin tutanağının düzenlenmesi

                        MADDE 238- (1) Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip                      tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur;                                              beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa                      kaydeder.

            Yemin edildikten sonra vakıa kesin delille ispat edilmiş olur.

            Kişi pek tabi yalan yere yemin etmiş olabilir. Bu durumda ;







            HMK- İspat ve deliller- Yemin- Yalan yere yemin iddiası

                        MADDE 239- (1) Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin                      nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici                   sorun yapılamaz.

            Yalan yere yemin olgusu aynı davada görülmez hukuk davası devam eder ancak yalan yere yemin iddiasıyla ceza davası açılabilir. Çünkü yalan yere yemin bir suçtur.

            TCK- Adliyeye karşı suçlar- Yalan yere yemin

                        Madde 275- (1) Hukuk davalarında yalan yere yemin eden                         davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası
                        verilir.
                        (2) Dava hakkında hüküm verilmeden önce gerçeğin söylenmesi                                         halinde, cezaya hükmolunmaz.
                        (3) Hükmün icraya konulmasından veya kesinleşmesinden önce                                           gerçeğin söylenmesi halinde, verilecek cezanın yarısı
                        indirilir.

            Ceza davasında kişinin yalan yere yemin ettiği yönünde karar verilirse yargılamanın iadesine başvurulur.

            Yalan yere yemin iddiası delil yokluğundan veya başka bir sebepten kovuşturulamamış veya karar verilmemişse bile kişi doğrudan hukuk mahkemesinde yargılamanın iadesi yoluna başvurabilir.

            Diğer iki durumdan tarafın duruşmaya geldiği fakat yeminden kaçındığı halde vakıayı ikrar etmiş sayılır.

            HMK- İspat ve deliller- Yemin- Yemin etmemenin sonuçları

                        MADDE 229- (1) Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün                                       ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır                                           bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da                         yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş                                     sayılır.
                        (2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa                                     yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.

            Son durumda ise duruşmaya gelen taraf yemini karşı tarafa iade edebilir. Yani ben değil karşı taraf yemin etsin diyebilir. Bu durumda karşı tarafa için yemin hükümleri baştan uygulanır. Eğer karşı taraf yeminden kaçarsa yemin konusu olgular sabit sayılır.


            HMK- İspat ve deliller- Yemin- Yemini yerine getirecek kimseler

                        MADDE 232- (1) Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut                                       iade olunur.
                        (2) Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir                                      kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için                                     yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni                                  mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.
                        (3) Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan                                     hâllerde, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.


            

21 Nisan 2014 Pazartesi

Eşya Hukuku (Taşınmaz Mülkiyetinin Kısıtlamaları-Yasal Kısıtlamalar)

                        Taşınmaz Mülkiyetinin Kısıtlamaları
           
            Taşınmaz mülkiyetinin kısıtlamalarını iki başlık altında toplayabiliriz;
                        -Taşınmaz mülkiyetinin kanuni sınırlamaları
                        -Taşınmaz mülkiyetinin iradi sınırlamaları

            Taşınmaz mülkiyetinin yasadan kaynaklanan kısıtlamalarının etkili olabilmesi için tapu kütüğüne şerh edilmesine gerek yoktur. Bu kısıtlamalar şerh edilmese dahi kanundan doğduğu için geçerlidir.(TMK m.731/1)
           
            Kısıtlamanın;
                        Kaldırılması
                        Değiştirilmesi
                        için bu yeni halleri öngören sözleşmenin resmi şekilde yapılması yani noterce ayrıca tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir.  (TMK m.731/2)
            Fakat kamu yararı için konulan kısıtlamalar hiçbirşekilde kaldırılamaz, değiştirilemez.(TMK m.731/3)
       
        Taşınmaz mülkiyetinden doğan ödevler;
                        Konuları
                        Doğuş tarzları
                        Yararlanıcıları gibi esaslarla sınıflandırılabilir.
            Konularına göre;
                        Katlanmayı öngören ödevler
                        Kaçınmayı öngören ödevler
                        Olumlu bir davranışta bulunmayı öngören ödevler olarak 3'e
            Doğuş tarzlarına göre;
                        Doğrudan doğruya ödeveler
                        Dolaylı ödevler olarak 2'ye
            Yararlanan şahıslara göre;
                        Komşular yararına getirilmiş kısıtlamalar
                        Toplum yararına getirilmiş kısıtlamalar
                        Paylı mülkiyette paydaşlar yararına getirilmiş kısıtlamalar olarak 3'e ayrılır.

Not:Doğuş tarzlarına göre yapılan ayrımda doğrudan doğruya ödevler için malik kanun uyarınca direk sorumludur. Fakat dolaylı ödevler için hak sahibinin o hakkını kullanması gerekir. Bundan sonra malikin sorumluluğu başlar.


                        KOMŞULAR YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMALAR

            Bunlar;
                        Mülkiyet hakkını aşırı kullanmama ödevi
                        Zarar verici kazı ve yapı yapmama ödevi
                        Ağaç dal ve köklerinin geçmesine katlanma ödevi
                        Doğal olarak akan suların akışına engel olmama ödevi
                        Mecra geçirilmesine izin verme ödevi
                        Geçit hakkı tanıma ödevi
                        Masraflara katlanma ödevi
                        Komşu kaynakların kesilmesine veya kirlenmesine yol açmama ödevi
                        Kaynakların ortaklaşa tutulmasına razı olma ödevi
                        Kaynak hakkı tanıma ödevi
                       
                        TOPLUM YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMALAR
           
            Bunlar;
                        Orman ve meralara girilmesine katlanma ödevi
                        Sürüklenen şeyler ile benzerlerinin alınmasına katlanma ödevi
                        Zorunluluk halinde taşınmaza girilmesine katlanma ödevi
                        Toprağın iyileştirilmesi çalışmalarına katlanama ödevi
                        Diğer kamu hukuku kısıtlamalarına uygun hareket etme ödevi
           
                        PAYLI MÜLKİYETTE PAYDAŞLAR YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMA
                       
                        Yasal önalım hakkı

                       
                        KOMŞULAR YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMALAR
           
            MÜLKİYET HAKKINI AŞIRI KULLANMAMA ÖDEVİ
                       
                        TMK
           
            Komşu hakkı- Kullanma biçimi- m. 737
                        - Herkes taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikler işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlüdür.
                        Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.
                        Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.

NOT: Coğrafi bir sınıra sahip olmamakla birlikte, taşınmazda yapılacak faaliyetin etki alanı içinde bulunan herkes komşu sayılabilir.

            Taşınmaz malikinin sorumluluğu- m.730
                        - Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski haline getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir.
                        Hakim, yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan zararların uygun bir bedelle denkleştirilmesine karar verebilir.

            Mülkiyet hakkını aşırı kullanmama ödevine aykırı hareket eden malik hakkında TMK m. 730 (Taşınmaz malikinin sorumluluğu) , TBK m. 69 (Haksız fiil), TMK m.  982-983 (Zilyetlik davaları) hatta TMK m. 683 (Elatmanın önlenmesi) dayanan davalardan biri açılabilir.

                        ZARAR VERİCİ KAZI VE YAPI YAPMAMA ÖDEVİ

            TMK-Kazı ve yapılar-m. 738:
                                   Malik kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek yada üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır.
                                   Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin kurallar uygulanır.

            Zarar verici kazı ve yapı yapmama ödevine aykırı hareketlere karşı el atmanın önlenmesi davasını açabilir. Ayrıca eski haline getirilmeyi, tehlikenin ve uğranılan zararın giderilmesini dava edebilir. Davayı kural olarak taşınmaz maliki açar ama öğretide intifa, sükna hakkı sahibi ve kiracının açabileceği kabul edilir.

                        AĞAÇ DAL VE KÖKLERİNİN GEÇMESİNE KATLANMA ÖDEVİ

            TMK- Bitkiler
                                    Madde 740- Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.
                                   Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu dallarda yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur.
                                   Komşu ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz.

            Dal veya köklerden zarar gören komşunun bunu bitkinin sahibine bildirmesi herhangi bir şekle tabi değildir.

            Zarar görme tehlikesi davanın açılması için yeterli değildir. Komşunun taşan dal veya kökler yüzünden bir zarar görmüş olması gerekir.

            Yukarıda yazılı TMK m. 740 hükmünden yararlanmak için zarar gören arazinin ekilmiş veya üzerinde yapı yapılmış olması gerekir aksi takdirde boş arazinin sahibi bu hükümleri öne süremez.

            DOĞAL OLARAK AKAN SULARIN AKIŞINA ENGEL OLMAMA ÖDEVİ

            TMK- Doğal olarak akan su
                                   Madde 742- Taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların ve özellikle yağmur, kar ve tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak zorundadır.
                                   Komşulardan hiçbiri bu suların akışını diğerinin zararına değiştiremez.
                                   Üstteki arazi maliki, alt taraftaki taşınmaza gerekli olan suyu, ancak kendi taşınmazı için zorunlu olduğu ölçüde tutabilir.

            TMK- Fazla suyun akıtılması
                                    Madde 743- Bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir şekilde akmakta ise, alt taraftaki arazi maliki, üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları tazminat isteme hakkı olmaksızın kabul etmek zorundadır.
                                   Alt taraftaki arazi maliki boşaltma dolayısıyla akan sulardan zarar görmekte ise, gideri üstteki arazi malikine ait olmak üzere, kendi arazisinde yapılacak mecrayla suyun akıtılmasını isteyebilir.
                                   Bataklıkların kurutulması hakkındaki özel kanun hükümleri saklıdır.

            Pis sular ve üst taraftaki taşınmazın malikinin tesisat yaparak elde ettiği sular bu iki hüküm kapsamında değildir.

            İhtiyacından fazla su tutarak aşağıdaki taşınmazın susuz kalmasına sebep olan üstteki malik hakkında el atmanın önlenmesi ve zararın tazmini dava edilebilir.

                        MECRA GEÇİRİLMESİNE İZİN VERME ÖDEVİ

            TMK- Mecra geçirilmesi- Katlanma yükümlülüğü
                                   Madde 744- Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararı tamamının önceden ödenmesi koşuluyla, su yolu, kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.
                                   Mecra geçirilmesinin kamulaştırma kurallarına bağlı olması hâlinde, bu Kanunun mecralara ilişkin komşuluk hükümleri uygulanmaz.
                                   Mecrayı geçirme hakkı, hak sahibinin istemi üzerine ve giderleri ödemesi koşuluyla tapu kütüğüne tescil edilir.

            Yani mecra geçirilmesine izin verme için gerekli şartlar şunlardır;
                        Tesisin başka yerden geçirilmesi imkansız veya aşırı masraflı olacak
                        Mecranın geçirilmesinden kaynaklanan tüm zararlar önceden peşin olarak ödenecek
                        Mecra sahibi yani ihtiyaç sahibi talepte bulunacak
           
            Aynı taşınmazın bir kısmını kullanan kişi için o taşınmazın diğer bölümünde mecra hakkı kurulamaz. Çünkü sonuçta bu tek bir taşınmazdır.

            Mecra sahibinin talebi komşu taşınmaz maliki tarafından kabul edilirse tapu memuru tarafından düzenlenen sözleşme imzalanır ve tapu kütüğünne mecra hakkı tescil edilir.

NOT: İrtifak sözleşmesine dayanmak kaydıyla, mecranın çıplak gözle görülebilecek şekilde açıktan geçirilmesi durumunda tapu kütüğüne tescile gerek kalmayacağı söylenebilir.

            Komşu taşınmaz maliki mecra talebini kabul etmez ise bu dava edilebilir. Tazminat depo edildikten sonra hakim mecranın en uygun taşınmazdan geçirilmesine karar verir.

            TMK- Mecra geçirilmesi- Yükümlü taşınmaz malikinin menfaatinin korunması
                                   Madde 745- Yükümlü taşınmaz maliki, kendi menfaatinin hakkaniyete uygun bir biçimde gözetilmesini isteyebilir. Arazinin üzerinden geçecek mecralarda olağanüstü durumlar varsa malik, bu mecraların üzerinden geçirileceği arazi parçasının uygun bir kısmının, zararını tam olarak karşılayacak bir bedelle satın alınmasını isteyebilir.

            TMK- Mecra geçirilmesi- Durumun değişmesi
                                   Madde 746- Durum değişirse, yükümlü taşınmaz maliki, mecranın kendi yararına olarak başka bir yere nakledilmesini isteyebilir.
                                   Yer değiştirme giderleri, kural olarak mecra hakkı sahibine aittir.
                                   Özel durumlar haklı gösterdiği takdirde, taşınmaz maliki de giderlerin uygun bir kısmına katılmakla yükümlü tutulabilir.

                                   GEÇİT HAKKI TANIMA ÖDEVİ

            TMK- Geçit hakları- Zorunlu geçit hakkı
                                   Madde 747- Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya
karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır.
                                   Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.

            TMK- Geçit hakları- Diğer geçit hakları
                                   Madde 748- Taşınmaz malikinin taşınmazını işletme veya iyileştirme ya da taşınmazı üzerinde yapı yapma amacıyla komşu taşınmaza geçici olarak girme hakkı ile tarla yolu, hayvan sulama yolu, kış geçidi, tomruk kaydırma yolu ve oluğu ve bunlara benzer diğer geçitler özel kanun hükümlerine tâbidir.
                                   Özel kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.
                                   Doğrudan doğruya kanundan kaynaklanan geçit hakları, tapu kütüğüne tescil edilmeksizin doğar. Ancak, bunlardan sürekli nitelikte olanlar beyanlar sütununda gösterilir. Zorunlu geçit hakkı malik tarafından tanınmış tüm sınırlı ayni hakların önündedir.

            Zorunlu geçit hakkı için gereken şartlar şunlardır.
                        Geçit hakkı isteyen taşınmaz malikinin genel yola çıkacak bir yolu bulunmamalıdır.
                        Bunun için talepte bulunmalıdır.
                        Geçit hakkı bedeli peşin olarak komşu taşınmaz malikine ödenmelidir.

            Bir geçitin var olması fakat ulaşım için yeterli olmaması da geçit hakkı istenmesine engel değildir.

            Var olan yolu bina yaparak kapatan, taşınmazlarını parsallerken yol belirlemeyen paydaşların geçit hakkı isteme gibi bir lüksleri yoktur.

            Geçit hakkı dava edilebilir. Karardan önce geçit hakkı bedeli depo edilir.

            Geçit hakkı başta duruma göre en uygun düşen komşuya sonra en az zarar görecek komşuya yöneltilir.

            Komşu taşınmaz malikinin kabulü üzerine tapu memurunca geçit irtifakı sözleşmesi düzenlenir ve kütüğe irtifak hakları sütununa kaydedilir. Bu yüzden zorunlu geçit hakkı sadece tapulu taşınmazlarda söz konusu olur.

            Mahkemenin geçit hakkı verilmesi kararı yenilik doğurucudur.

            TMK- İrtifak hakkının ilişkin olduğu yerin değiştirilmesi
                                   Madde 791- İrtifak hakkı yüklü taşınmazın yalnız belli bir kısmının kullanılması koşuluyla kurulmuşsa, bu taşınmazın maliki, menfaatini ispat etmek ve giderleri üstlenmek kaydıyla; irtifakın, hakkın kullanılmasını güçleştirmeyecek biçimde taşınmazın başka bir yerine naklini isteyebilir.
                                   irtifak hakkının kullanılacağı yer tapu kütüğünde belirtilmiş olsa bile yüklü taşınmaz maliki bu yetkiyi kullanabilir.
                                   Mecraların bir yerden başka bir yere naklinde komşuluk hukuku kuralları da göz önünde tutulur.

            Yukarıdaki hüküm uyarınca taşınmaz maliki geçitin farklı bir yere taşınmasını şartlar oluştuğunda isteyebilir.

                                    MASRAFLARA KATILMA ÖDEVİ

            TMK- Katılma yükümlülüğü
                                   Madde 750- Her taşınmaz maliki, komşuluk hukukundan doğan yetkilerin kullanılması için gerekli işlere ve bunların giderlerine, kendi yararlanması oranında katılmakla yükümlüdür.

            TMK- Sınırlıklar
                                   Madde 749- Sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; her arazi maliki, taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri karşılar.
                                   Arazinin sınırlıklarla çevrilmesi yükümlülüğü ve biçimine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.

        KOMŞU KAYNAKLARIN KESİLMESİNE VEYA KİRLENMESİNE YOL AÇMAMA ÖDEVİ

            Madde 757- Önemli ölçüde yararlanılan veya yararlanmak amacıyla suyu biriktirilen kaynakları veya kuyuları kazı, yapı veya benzeri faaliyetler yüzünden kısmen olsun keserek ya da kirleterek malikine veya onda hak sahibi olana zarar veren kimse, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
                                   Zarar kasten veya ihmal yoluyla verilmemiŞse ya da zarar görenin de kusuru varsa hâkim, tazminatın gerekip gerekmediğini, gerekiyorsa miktar ve türünü takdir eder.

            Tazminat yükümlülüğünün doğması için kusur şartı aranamaz. Objektif sorumluluk esasları hakimdir.

            Tazminat talebi sadece zarara uğrayan malik tarafından değil o taşınmaz üzerinde sınırlı ayni haklara sahip olanalar tarafından da yapılabilir. Aynı şekilde karşı taraf malik olabileceği gibi sınırlı ayni hak sahibi de olabilir.

            TMK- Eski duruma getirme
                                   Madde 758- Bir taşınmazda oturmak, onu işletmek veya bir yerin içme ya da kullanma suyunu sağlamak için gerekli olan kaynaklar kesilir ve kirletilirse, kaynağın olabildiği ölçüde eski duruma getirilmesi istenebilir.
                                   Bunlar dışında eski duruma getirme, ancak özel hâller haklı gösterdiği takdirde istenebilir.

                        KAYNAKLARIN ORTAKLAŞA TUTULMASINA RAZI OLMA ÖDEVİ

            TMK- Aynı yataktan beslenen kaynaklar
                                   Madde 759- Değişik maliklere ait komşu kaynaklar, ortak bir ana kaynaktan beslenmekte ise maliklerden her biri, bu kaynakların birlikte tutulmasını ve suyun hak sahiplerine o zamana kadarki yararlanmaları oranında dağıtılmasını isteyebilir.
Hak sahipleri, ortak tesis masraflarını yararlanmaları oranında üstlenirler.
                                   Birinin karşı çıkması hâlinde, hak sahiplerinden her biri, diğer kaynaklardaki su azalacak olsa bile, kendi kaynağındaki suyun tutulup akıtılması için gerekli işleri yapabilir ve kendi kaynağına gelen suyun miktarı bu işler sonunda çoğaldığı takdirde, ancak bu çoğalma oranında bir bedel vermekle yükümlü olur.

            TMK- Özel kanun hükümleri ve yerel adet
                                               Madde 760- Özel mülkiyete tâbi arazide bulunan kaynak, kuyu veya derelerden komşuların ve diğer kişilerin su içme, su alma veya hayvan sulama ya da benzer yollarla yararlanmaları özel kanun hükümlerine tâbidir.
                                               Özel kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.

                                   KAYNAK HAKKI TANIMA ÖDEVİ

            TMK- Zorunlu su
                                               Madde 761- Evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olup, bunu aşırı zahmet ve gidere katlanmaksızın başka yoldan sağlayamayan taşınmaz maliki, komşusundan, onun ihtiyacından fazla olan suyu tam bir bedel karşılığında almasını sağlayacak bir irtifak kurulmasını isteyebilir.
                                               Zorunlu su irtifakının kurulmasında öncelikle kaynak sahibinin menfaati gözetilir.
                                               Durum değişirse, kurulmuş irtifak hakkının değiştirilmesi veya kaldırılması istenebilir.

            Yani kaynak tanıma ödevinin şartları;
                        Taşınmazda kurak olacak ve başka türlü ihtiyacı olan suyun getirilmesi aşırı zahmetli olacak
                        Komşu taşınmazda mevcut kaynak ihtiyaçtan fazla olacak
                        Suya ihtiyacı olan malik diğerinden talepte bulunacak
                        Kaynak malikine peşin bir bedel ödeyecek

            Talep herhangi bir şekle tabi değildir.

            Mahkeme kararıyla beraber irtifak hakkı kurulmuş olur. Tescil açıklayıcıdır.

            Şartlar değişirse TMK m. 746'da olduğu gibi kaynak hakkının yerinin değiştirilmesi veya kaldırılması istenebilir.

                       
                        TOPLUM YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMALAR

            ORMAN VE MERALARA GİRİLMESİNE KATLANMA ÖDEVİ

            TMK- Başkasının arazisine girme hakkı- Orman ve meraya girilmesi
                                   Madde 751- Yetkili makamlar tarafından bitki örtüsünü korumak amacıyla yasaklanmadıkça, herkes başkasının orman ve mer'asına girebilir ve oralarda yetişen yabanî meyve, mantar ve benzeri şeyleri, yerel âdetlerin izin verdiği ölçüdetoplayıp alabilir.
                                   Avlanmak ve balık tutmak için başkasının arazisine girme, özel kanun hükümlerine tâbidir.

            Burada kastedilen özel mülkiyet altındaki orman ve meralardır. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman ve meralar için kamu hukuku hükümleri uygulanır.

            SÜRÜKLENEN ŞEYLER İLE BENZERLERİNİN ALINMASINA KATLANMA ÖDEVİ

            TMK- Sürüklenen şeyler ile benzerlerinin alınması
                        Madde 752- Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle ya da rastlantı sonucunda başkasının arazisine sürüklenen veya düşen şeyler ile buraya giren büyük ve küçük baş hayvan, arı oğulu, kanatlı hayvan ve balık gibi hayvanların hak sahipleri tarafından aranıp alınmasına, arazi maliki izin vermek zorundadır.
                        Arazi maliki, bu yüzden uğradığı zararın denkleştirilmesini istemek ve denkleştirme bedeli kendisine ödeninceye kadar o şeyleri hapsetmek hakkına sahiptir.

            Arazi malikinin sahip olduğu hapis hakkı bir alıkoyma hakkıdır hapsedilen şeyi satma yetkisi vermez.

            Haksız bir şekilde arazisine girmeye izin vermeyen malik oluşan zararları tazminle yükümlüdür.

            Arazisine girilmesine izin veren malik bu yüzden uğradığı zararı karşı taraftan isteyebilir.

            ZORUNLULUK HALİNDE TAŞINMAZA GİRİLMESİNE KATLANMA ÖDEVİ

            TMK- Zorunluluk hali
                        Madde 753- Bir kimse kendisini veya başkasını tehdit eden bir zararı veya o anda mevcut bir tehlikeyi ancak başkasının taşınmazına müdahale ile önleyebilecek ve bu zarar ya da tehlike taşınmaza müdahaleden doğacak zarardan önemli ölçüde büyük ise, malik buna katlanmak zorundadır.
                        Malik, bu yüzden uğradığı zarar için hakkaniyete uygun bir denkleştirme bedeli isteyebilir.
           
            ŞARTLARI;
                        Gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir tehlike olmalı
                        Söz konusu tehlikeden yalnızca taşınmaza girilerek kurtulabilinmeli
                        Gerçekleşecek zarar taşınmaza verilecek zararda büyük olmalı
                       
            Tehlike kişinin kendisine karşı olabileceği gibi başka bir kişiye veya mala karşı da olabilir.

            Taşınmaz sahibi zarar sonunda uygun bir ödeme isteyebilir.

                        TOPRAĞIN İYİLEŞTİRİLMESİ ÇALIŞMALARINA KATILMA ÖDEVİ

            TMK- Toprağın iyileştirilmesi
                        Madde 755-Su yollarını düzeltme, sulama, bataklık yerlerini kurutma, yol açma, orman yetiştirme, arazileri toplulaştırma gibi iyileştirme işleri, ancak ilgili maliklerin ortak girişimleriyle yapılabilecekse, arazinin yarısından fazlasına sahip bulunmak koşuluyla maliklerin üçte ikisinin bu yolda karar vermeleri gerekir. Diğer malikler de bu karara uymak zorundadır. Alınan karar, tapu kütüğünün beyanlar sütununda gösterilir.
                        Bu konulara ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
           
            Kararın alınması için hem pay hemde paydaşların nitelikli çoğunluğu aranır.

            DİĞER KAMU HUKUKU KISITLAMALARINA UYGUN HAREKET ETME ÖDEVİ

            Kamu hukuku kurallarının öngördüğü diğer kısıtlamalardır.


            PAYLI MÜLKİYETTE PAYDAŞLAR YARARINA GETİRİLMİŞ KISITLAMALAR

            Paydaşlar yararına getirilmiş kısıtlama yasal önalım hakkıdır.

                        YASAL ÖNALIM HAKKI

            Yasal önalım hakkı,paylı maliklere, paydaşlardan birinin payının tamamını veya bir kısmını 3. bir kişiye satması halinde, bu payı aynı koşullar altında satın alma önceliğidir.

             Yasal ön alım hakkı kişiye değil eşyaya bağlı bir borçtur.

             TMK- Taşınmaz mülkiyetinin içeri ve kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı- Ön alım hakkı sahibi
                       
                        Madde 732- Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.

            Paydaşlara böyle bir hak verilmesinin sebepleri;
                        Paydaşlar arasına yabancı birinin girmesinin önüne geçmek
                        Paydaş sayısını azaltarak tek kişi mülkiyetine geçmek
                        Arazilerin çok fazla bölünmesini engellemek

            Yasal önalım hakkı yenilik doğurucu bir alacak hakkıdır.

            Sözleşmeden doğan önalım hakkından farklı olarak yasal önalım hakkı tapu kütüğüne şerh edilmeden daha sonra hak kazananlara karşı ileri sürülebilir. Diğer bir değişle eşyaya bağlı bir borçtur eşyayı alan borcu da devralır.

            Yasal önalım hakkı ile sözleşemeden doğan önalım hakkı yarıştığı zaman sözleşemeden doğan önalım hakkı tapu kütüğüne şerh edilmiş bile olsa yasal önalım hakkı önce gelir.

            YASAL ÖNALIM HAKKININ KONUSU;

            Yasal önalım hakkının konusu pek tabi bir taşınmazdır.
           
NOT: Elbirliği mülkiyetinde yasal önalım hakkı yoktur. Fakat elbirliği mülkiyeti ve paylı mülkiyet iç içe geçebilir bu durumda yasal önalım hakkını elbirliğiyle malik olanlar beraberce kullanmalıdır.

            Paylı mülkiyete tabi taşınmazın bağımsız bölümleri üzerinde diğer maliklerin yasal önalım hakkı yoktur. Burada bahsedilen bir apartmanın dairesi satılırken diğer komşuların o daire üzerinde yasal önalım hakkının olmadığıdır. Fakat sözleşme ile birbirlerine ön alım hakkı tanıyabilirler. Sözleşeme adi yazılı şekilde yapılabilir ancak sadece taraflar arasında sonuç doğurur 3. kişilere karşı hüküm ifade etmesi için tapuya şerh edilmelidir.

            Bağımsız bölüm üzerinde paylı mülkiyet varsa bu durumda yasal önalım hakkı vardır. Örneğin; bir apartman dairesi üzerinde 2 kardeşin paylı malik olması.

            Taşınırlarda ise yasal önalım hakkı yoktur. Sözleşme ile kurulan önalım hakkı tapuya şerh edilemediği için 3. kişilere karşı bir anlam ifade etmez.

           
            TMK- Taşınmaz mülkiyetinin içeri ve kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı- Kullanma yasağı feragat ve hak düşürücü süre

                               Madde 733- Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz.
                        Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya sonra yapılabilir.
                        Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.
                        Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
           
            YASAL ÖNALIM HAKKININ KULLANILMASININ ŞARTLARI;
                        Paydaşlardan biri payını satmalıdır
                        Pay 3. bir kişiye satılmalıdır
                        Önalım hakkından feragat edilmiş olunmamalıdır
                        Süreler geçirilmemelidir
                        Önalım hakkının kullanılması dürüstlük kuralına aykırı olmamalıdır

            Yasal önalım hakkının kullanılması için payın tümünün satışı aranamaz, bir kısmının satışı da yeterlidir.

            Satış sözleşmesi dışında ki diğer mülkiyetin intikali hallerinde yasal önalım hakkı kullanılamaz. Bunlar;
                        Mal değişimi (trampa) sözleşmesi
                        Bağışlama sözleşmesi ayrıca
                        Vakıf kurulmasında
                        Mirasın intikali ve taksiminde
                        Kamulaştırmada
                        Cebri artırmayla satışta
                        Mahkeme ilamıyla mülkiyetin kazanılmasında
                        Vasiyette
                        İntifa hakkı tesisinde yasal önalım hakkı kullanılmaz.
            Yasal önalım hakkının kullanılabilmesi için gerçek bir satış işlemlerinin yapılması şarttır. Muvazaalı bir işlem geçerli değildir, fakat saklanan işlem bir satış sözleşmesi olduğu nispi muvazaa halinde Yargıtay'ın yeni tarihli kararlarına göre yasal önalım hakkı kullanılabilir. Öğretide ise ilk sözleşmenin tarafların iradelerine uymadığı satış sözleşmesinin ise şekil şartına uymadığı için ikisinin de geçerli olmadığı bu yüzden yasal önalım hakkının değil tapuya yapılan yolsuz tescilin düzeltilmesi davasının açılabileceği kabul ediliyor.

            Payı satın alacak 3. kişi tüzel kişi de olabilir.

            Yasan önalım hakkı paydaşlar arasında kullanılamaz. Yani paydaş olan A, B, C' den C payını B' ye satarsa A yasal önalım hakkını öne sürerek buna itiraz edemez.

            Yasal önalım hakkından feragat sadece bir satış için olabileceği gibi bütün satışlar içinde geçerli olabilir. Bütün satışlar için yapılacak feragatin noter veya tapu memurunca resmi şekilde yapılıp tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir. Sadece belirli bir satış için yapılacak feragatte adi yazılı şekil yeterlidir. Bu satıştan önce veya sonra yapılabilir.

            Paydaş önalım hakkından dava devam ederken bile feragat edebilir. Ön alım hakkı konusu taşınmazın bir kısmından feragat etmek dava konusu diğer kısmı değiştirmez.

            Satıştan daha önce pay sahiplerine teklif götürülmüş ve kabul etmemeleri üzerine satış 3. bir kişiye yapılmış ise bu paydaşların yasal önalım haklarını kullanmalarına engel değildir.

NOT: Paylı mülkiyet konusu taşınmaz paydaşlar arasında parsellenmiş ve her paydaş kendi payı üzerinde uzun süreden beri tasarrufta bulunuyor ise payını 3. kişiye satmasından sonra dürüstlük kuralları uyarınca diğer paydaşlar yasal önalım hakkını kullanamaz.

            YASAL ÖNALIM HAKKININ KULLANILMASI;
                        Yasal önalım hakkı paydaş sıfatına sahip kişi tarafından kullanılır
                        Yasal önalım hakkı payı alan 3. kişiye karşı kullanılır
                        Sürelere riayet edilir
                        Şartlar ilk satıştaki şartlardır
                        Yasal önalım hakkı dava açılarak kullanılır

            TMK- Taşınmaz mülkiyetinin içeri ve kısıtlamaları- Yasal önalım hakkı- Kullanılması

                               Madde 734- Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
                        Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.

            Yasal önalım hakkı paydaşlar tarafından kullanılabilir. Paylı mülkiyetin tescilsiz kazanıldığı hallerde de bu geçerlidir. Ayrıca payını satmış veya satış vaadi sözleşmesi yapmakla beraber mülkiyeti devretmemiş kişi de önalım hakkını kullanabilir.

            Yasal önalım hakkının  kullanacağı bir durumda birden fazla paydaş önalım haklarını ileri sürmüş ise bunlar aralarında eşit olarak satanın payını bölüşürler. Yargıtay da bu görüştedir. Ayrıca paydaşlar farklı farklı zamanlarda dava açmışlar ve ilk dava açan paydaş üzerine pay tescil edilmişse Yargıtay'a göre daha sonra dava açan paydaş ilk dava açan paydaşa dava açıp düzeltme talep edebilir.

            Yasal ön alım hakkını kullanacak paydaş dava sonuçlanıncaya kadar paydaşlık sıfatını korumalıdır. Aksi takdirde dava konusuz kalır.

            Yasal önalım hakkı payı satın alan 3. kişiye karşı kullanılır.

            Yasal önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren 3 ay, her halde 2 yıldır. Satış paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.

            Alıcı ve satıcının bildirimde bulunma tarihi hakkında herhangi bir düzenleme yoktur. İki yıllık sürenin bitimine 1 ay kala bile kullanabilirler ancak burada hakkaniyete uygun bir tazminat geç bildirimden dolayı diğer paydaşların uğradığı zarar için kararlaştırılabilir.

            Kanun koyucu satışın bildirilmesini noter aracılığına bağladığı için başka türlü bildirimler 3 aylık süreyi başlatmaz. Ancak hakkın kötüye kullanılmasından doğacak istisnalar hariçtir.

            Noter aracılığıyla bildirim paydaşın yasal önalım hakkını kullanabilmesi için şart değildir. Bildirim yapılmamış bile olsa paydaş yasal önalım hakkını kullanabilir.

            Üç aylık asgari süre için her paydaşın durumu birbirinden bağımsızdır. Bildirim hangi tarihte yapılmışsa o paydaş için o tarihten itibaren başlar.

            Yasal önalım hakkı konusu pay üzerinde elbirliği mülkiyeti varsa her malike ayrı bildirim yapılması gerekir.

            Sürenin kaçırıldığını iddiasını ispat edene aittir. Her türlü delille ispat mümkündür. Hak düşürücü bu süre hakim tarafından resen dikkate alınır.

            Satıcı ile payı alan arasındaki sözleşme hükümleri yasal önalım hakkını kullanan paydaş için de uygulanır. Örneğin 3. kişi hangi bedeli ödemiş ise paydaş yasal önalım hakkını kullanabilmek için o bedeli ödemelidir.

            Önalım hakkının kullanılmaması için bedelde muvazaa yapılması halinde Yargıtay hak sahibine her türlü delil ile muvazaayı ispat ederek gerçek bedel üzerinden hakkını kullanmasına izin verir.

            Payın satıldığı diğer paydaşlara geç bildirilmiş ve enflasyon yüzünden değerde değişim olmuşsa Yargıtay'a göre bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediği için bedelin yeniden belirlenmesini isteyemez. Önalım hakkı tapudaki satış bedeli ve bu alıcı tarafından yapılan masrafların tutarı üzerinden hesaplanır.
           
            Önalım hakkı alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

            Bir paydaş dava açabileceği gibi birçok paydaşta dava açabilir. Birden fazla paydaş için birlikte dava açma zorunluluğu yoktur. İhtiyarı dava arkadaşlığı çerçevesinde davayı birlikte açabilirler.

            Ancak eğer davalı veya davacılardan elbirliği mülkiyeti doğuran adi ortaklık, miras vs. gibi durumlar varsa dava tüm maliklere yöneltilir.

            Önalım davası devam ederken davalı payı başka bir 3. kişiye satabilir. Bu durumda davacı için 2 tane seçimlik hak ortaya çıkar ya davayı değiştirmeden payı satın alan 3. kişiye yöneltir yada davayı tazminat davasına çevirerek ilk satın alan 3. kişiyle davasına devam eder. Burada unutulmaması gereken diğer paydaşların hakları konusunda herhangi bir değişikliğin olmadığıdır.

            Önalım hakkı sahibi satış bedelini ve masrafları nakden yatırmadığı sürece hakim payın tesciline karar vermez.


            Önalım hakkına dayanan davada verilen hüküm ile beraber mülkiyet geçer daha sonra yapılacak tescil açıklayıcı nitelik taşır.

             Yasal Önalım ve Akdi Önalım Hakkı arasındaki farklar;

                      Yasal Önalım                                                Akdi Önalım

             Kanundan doğar                                               Hukuki işlemden doğar
             Sadece paydaşlar için                                       Herhangi bir kişi için                                öngörülmüştür                                                  öngörülebilir
             Payın paydaş olmayan 3. bir kişiye                     Herhangi bir satış sözleşmesi
             satılması halinde kullanılır                                 kurulduğunda kullanılır
             3. kişileri ortaklıktan uzak                                 Taşınmazı herhangi bir kişinin
             tutmak amaçlanır                                              öncelikle alabilmesi amaçlanır