T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
K. 2009/2659
T. 4.3.2009
• GEÇİT HAKKI (
İrtifak Hakkı Olup Özünü Komşuluk Hukukundan Aldığı/Talebin Geçit Tesisinden En
Az Zarar Görecek Olana Yöneltileceği - Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve
Fedakarlığın Denkleştirilmesi Prensibinin Dikkate Alınacağı )
• KOMŞULUK HUKUKU (
Geçit Hakkı Tesisinde Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve Fedakarlığın
Denkleştirilmesi Prensibinin Dikkate Alınacağı - Geçit Tesisi Talebinin Geçit
Tesisinden En Az Zarar Görecek Olana Yöneltileceği )
• FEDAKARLIĞIN
DENKLEŞTİRİLMESİ ( Geçit Hakkı/İrtifak Hakkı Olup Özünü Komşuluk Hukukundan
Aldığı - Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve Fedakarlığın Denkleştirilmesi
Prensibinin Dikkate Alınacağı )
• BİLİRKİŞİ RAPORU (
Geçit Hakkı Verilmesi Talebi - Fen Bilirkişisinin Tüm Seçenekleri Belirtmeyen
Yetersiz Raporu ve Ziraatçi Bilirkişinin Denetim Olanağı Sağlamayan Görüşü İle
Yetinilmemesi Gereği )
4721/m.747
ÖZET : Dava,
geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Geçit hakkı tesisi isteği, önceki
mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, geçit tesisinden en az zarar
görecek olana yöneltilmelidir. Geçit hakkı, mülkiyet hakkını sınırlayan bir
irtifak hakkı olup özünü komşuluk hukukundan almaktadır. Bu nedenle, geçit
hakkı tesis edilirken komşuluk hukuku ilkeleri dikkate alınmalıdır.
Fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi gözden kaçırılmamalıdır.
Fen bilirkişisinin tüm seçenekleri belirtmeyen yetersiz
raporu ile ziraatçi bilirkişinin denetim olanağı sağlamayan görüşü ile
yetinilmesi isabetsizdir.
DAVA : Davacı
vekili tarafından, davalı aleyhine 30.09.2004 gününde verilen dilekçe ile geçit
hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne
dair verilen 28.07.2005 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili
tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin
kabulüne, duruşma isteminin değer yönünden reddine karar verildikten sonra
dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı,
adına kayıtlı 112 ada 34 parsel numaralı taşınmazın genel yol ile bağlantısının
bulunmadığını belirterek geçit hakkı kurulması isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının geçit gereksiniminin samimi olmadığını,
komşu parsellerin geçit için daha uygun olduğunu, tüm seçeneklerin
değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 112 ada 34 parsel yararına
112 ada 43 parselden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Atilla temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya kapsamına
göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları
yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 747. maddesine dayanılarak
açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Ülkemizde arazi
düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol
ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı
verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile
ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır.
Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "mutlak geçit
ihtiyacı" veya "geçit yoksunluğu", ikincisine de "nispi
geçit ihtiyacı" ya da "geçit yetersizliği" denilmektedir.
Türk Medeni Kanunu'nun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği,
önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın
karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana
yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak
hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu
olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit
gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi
araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif
esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten
kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken
diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım
şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı
değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi
gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile
objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden
önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından
sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim
yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede
taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi
durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden
olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası
davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti
yapılmalıdır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacıya ait 34 parselin geçit gereksiniminin bulunduğu
sabittir. Bu husus mahkemece de kabul edilmiş ve 34 parsel yararına geçit hakkı
kurulmasına karar verilmiştir. Ancak, az yukarıda da söz edildiği üzere, geçit
hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü
komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk
hukuku ilkeleri gözetilmeli, ayrıca taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması
konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkate
alınmalıdır.
Mahkemece, dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre 43 sayılı
parselden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş ise de, fen bilirkişisinin tüm
seçenekleri belirtmeyen yetersiz raporu ile ziraatçi bilirkişinin denetim
olanağı sağlamayan görüşü ile yetinilerek ve yine dosya kapsamı ile sabit
olduğu üzere davalı parseli ile aynı koşullara sahip olan ve bu parselden
yüzölçümü olarak da fazla olan 42 sayılı parsel ile 43 sayılı parselin ortak
sınırlarından geçit hakkı verilebileceğinin değerlendirilmemesi doğru
olmamıştır.
Belirtilen nedenle mahkemece gerekirse mahallinde yeniden
keşif yapılarak veya her iki bilirkişiden de denetime elverişli ek rapor
alınarak 42 sayılı parsel veya 42 ile 43 sayılı parselin ortak sınırından geçit
hakkı verilip verilemeyeceği değerlendirilmeli, oluşacak sonuca göre hüküm
kurulmalıdır.
Belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde eksik
araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden
kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalının
temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ). bentte açıklanan nedenlerle reddine, ( 2
). bentte yazılı nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan
harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2009 tarihinde oybirliği ile
karar verildi.
Söz konusu
vakıada davacı vekili aracılığıyla 30.09.2004 günü adına kayıtlı 112 ada 34
parsel numaralı taşınmazının genel yol ile bağlantısının bulunmadığını
belirterek geçit hakkı kurulması istemiyle 112 ada 43 parsel nolu taşınmazın
maliki Atilla aleyhine dava açmıştır.
Davalı her
ne kadar davanın reddini istese de mahkeme davayı kabul etmiş 112 ada 34 parsel
lehine 112 ada 43 parsel nolu taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar
vermiştir.
Davalı ise
kararı temyiz etmiş. Temyiz sebeplerinin bir kısmı reddedilirken diğer sebepler
aşağıdaki hususlardan dolayı kabul edilerek "hükmün BOZULMASINA, peşin
yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine" karar verilmiştir.
Hükmü ve
gerekçeyi açıklayacak olursak:
Geçit hakkı
taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü
komşuluk hukukundan alır. Yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri
gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin karşılanırken fedakarlığın
denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Geçit hakkı
ile alakalı uyuşmazlıkların çıkmasına sebep olarak ülkemizdeki arazi
düzenlemelerinin yeterli olmaması gösterilmiştir. Ülkemizde ilk Tapu Teşkilatı
21 Mayıs 1847 tarihinde Defterhane-i Amire Kalemi adıyla kurulmuş ve
Cumhuriyete kadar çeşitli isimler altında ve birçok bakanlığın gözetiminde
görevini sürdürmüştür. Gerek arşivlerin düzenli tutulmaması, kaybolması; gerek
köyden kente göçlerden kaynaklanan çarpık yapılaşma; ayrıca çok çocuklu olan
ülkemiz aile tipinde mirasa konu olan taşınmazların birçok parçaya bölünmesi
gibi bir sürü sebep yüzünden taşınmaz maliklerinin sahip olamadıkları geçit
hakkının mahkeme eliyle kurulması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Geçit
hakkının talep edilebilmesi için şart taşınmazdan ana yola çıkmak için yeterli
bir geçidin bulunmamasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken kısım kanun metnindeki
"hiç bulunmaması" değil "yeterli bir geçidin"
bulunmamasından bahistir. Yani önemli olan geçidin özgülendiği işe elverişli
olması gerektiğidir, yeterli olamayan örneğin dar olan veya üzeri ağaç, kaya
kaplı bir geçidin varlığı yeni bir geçit istenmesine engel değildir. Geçidin
yeterli olup olmadığı somut olayda hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakimin ise
takdirini kullanırken baz alacağı kıstas MK m. 2 dürüstlük kuralıdır. Hakim gerekeli
gördüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapabilir.
Geçit
talebi mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya yöneltilmelidir. Ölçüt ana yola yakınlık değil açılacak geçidi
arazinin kaldırabilecek nitelikte olup olmadığıdır. Eğer bu komşu geçidin
sağlanması için uygun değilse bir sonraki başvurulacak komşu geçit hakkının
kurulmasından en az zarar görecek olandır.
Geçit hakkı
kurulurken dikkat edilmesi gereken diğer husus ise aleyhine geçit hakkı kurulan
taşınmazların kullanım şekillerinin ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Ancak bu
mümkün değil ve böyle bir durumdaki taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmuş ise
bu hükmün gerekçesinde açıkça gösterilmelidir.
Geçit hakkı
kurulacak taşınmazın belirlenmesinden sonra kişi komşu taşınmaz malikinden
talepte bulunur ve sağlanan geçit hakkına karşılık bir miktar bedeli öder. Bu yol
tükenmiş ve geçit hakkı mahkeme
kanalıyla isteniyor ise hakkaniyet
esaslarınca hakim tarafından belirlenecek bedel peşin olarak karardan önce
yatırılır. Bedelin belirlenmesi için bilirkişiye başvurulabilir.
Değer tespitinden
hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli bir değişiklik olmuş ise
mağduriyetleri engellemek için yeni bir
değer tespiti istenebilir.
Söz konusu
uyuşmazlıkta davacının geçit gereksinimi yukarıdaki açıklamalar ışığında sabittir.
Fakat geçit hakkının üzerinde kurulacağı taşınmaz belirlenirken komşuluk hukuku
ilkeleri gözetilmemiş, fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkate alınmamıştır.
Hükme temel olan bilirkişi raporunda geçit hakkı kurulabilecek tüm taşınmazlar
belirtilmemiştir, bu yüzden rapor yetersizdir. Ayrıca davalının parseli ile
aynı koşullara sahip olan ve bu parselden yüzölçümü olarak da fazla olan 43
nolu parsel bulunduğu halde daha
elverişsiz olan 42 sayılı parsel üzerinde geçit hakkı kurulması komşuluk
hukukuna ve fedakarlığın denkleştirilmesi prensiplerine aykırıdır. Kırk iki
sayılı parsel ile 43 sayılı parselin ortak sınırlarından geçit hakkı verilmesi hakkaniyete
daha uygundur. Tüm bu eksik incelemeler hükmün bozulmasının temelini
oluşturmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder