14 Mayıs 2014 Çarşamba

Geçit Hakkı ile ilgili E. 2009/1901 K. 2009/2659 sayılı Yargıtay Kararı Açıklaması ve Yorumu

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1901
K. 2009/2659
T. 4.3.2009
• GEÇİT HAKKI ( İrtifak Hakkı Olup Özünü Komşuluk Hukukundan Aldığı/Talebin Geçit Tesisinden En Az Zarar Görecek Olana Yöneltileceği - Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve Fedakarlığın Denkleştirilmesi Prensibinin Dikkate Alınacağı )
• KOMŞULUK HUKUKU ( Geçit Hakkı Tesisinde Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve Fedakarlığın Denkleştirilmesi Prensibinin Dikkate Alınacağı - Geçit Tesisi Talebinin Geçit Tesisinden En Az Zarar Görecek Olana Yöneltileceği )
• FEDAKARLIĞIN DENKLEŞTİRİLMESİ ( Geçit Hakkı/İrtifak Hakkı Olup Özünü Komşuluk Hukukundan Aldığı - Komşuluk Hukuku İlkelerinin ve Fedakarlığın Denkleştirilmesi Prensibinin Dikkate Alınacağı )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Geçit Hakkı Verilmesi Talebi - Fen Bilirkişisinin Tüm Seçenekleri Belirtmeyen Yetersiz Raporu ve Ziraatçi Bilirkişinin Denetim Olanağı Sağlamayan Görüşü İle Yetinilmemesi Gereği )
4721/m.747

ÖZET : Dava, geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Geçit hakkı tesisi isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Geçit hakkı, mülkiyet hakkını sınırlayan bir irtifak hakkı olup özünü komşuluk hukukundan almaktadır. Bu nedenle, geçit hakkı tesis edilirken komşuluk hukuku ilkeleri dikkate alınmalıdır. Fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi gözden kaçırılmamalıdır.
Fen bilirkişisinin tüm seçenekleri belirtmeyen yetersiz raporu ile ziraatçi bilirkişinin denetim olanağı sağlamayan görüşü ile yetinilmesi isabetsizdir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.09.2004 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.07.2005 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değer yönünden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, adına kayıtlı 112 ada 34 parsel numaralı taşınmazın genel yol ile bağlantısının bulunmadığını belirterek geçit hakkı kurulması isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının geçit gereksiniminin samimi olmadığını, komşu parsellerin geçit için daha uygun olduğunu, tüm seçeneklerin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 112 ada 34 parsel yararına 112 ada 43 parselden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Atilla temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "mutlak geçit ihtiyacı" veya "geçit yoksunluğu", ikincisine de "nispi geçit ihtiyacı" ya da "geçit yetersizliği" denilmektedir.
Türk Medeni Kanunu'nun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacıya ait 34 parselin geçit gereksiniminin bulunduğu sabittir. Bu husus mahkemece de kabul edilmiş ve 34 parsel yararına geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir. Ancak, az yukarıda da söz edildiği üzere, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmeli, ayrıca taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre 43 sayılı parselden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş ise de, fen bilirkişisinin tüm seçenekleri belirtmeyen yetersiz raporu ile ziraatçi bilirkişinin denetim olanağı sağlamayan görüşü ile yetinilerek ve yine dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere davalı parseli ile aynı koşullara sahip olan ve bu parselden yüzölçümü olarak da fazla olan 42 sayılı parsel ile 43 sayılı parselin ortak sınırlarından geçit hakkı verilebileceğinin değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
Belirtilen nedenle mahkemece gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılarak veya her iki bilirkişiden de denetime elverişli ek rapor alınarak 42 sayılı parsel veya 42 ile 43 sayılı parselin ortak sınırından geçit hakkı verilip verilemeyeceği değerlendirilmeli, oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ). bentte açıklanan nedenlerle reddine, ( 2 ). bentte yazılı nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


            Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu E. 2009/1901, K. 2009/2659 nolu emsal kararı Geçit Hakkı, Komşuluk Hukuku, Fedakarlığın Denkleştirilmesi İlkesi ve Bilirkişi Raporu üzerinedir.
           
            Söz konusu vakıada davacı vekili aracılığıyla 30.09.2004 günü adına kayıtlı 112 ada 34 parsel numaralı taşınmazının genel yol ile bağlantısının bulunmadığını belirterek geçit hakkı kurulması istemiyle 112 ada 43 parsel nolu taşınmazın maliki Atilla aleyhine dava açmıştır.
           
            Davalı her ne kadar davanın reddini istese de mahkeme davayı kabul etmiş 112 ada 34 parsel lehine 112 ada 43 parsel nolu taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar vermiştir.
           
            Davalı ise kararı temyiz etmiş. Temyiz sebeplerinin bir kısmı reddedilirken diğer sebepler aşağıdaki hususlardan dolayı kabul edilerek "hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine" karar verilmiştir.
           

            Hükmü ve gerekçeyi açıklayacak olursak:
           
            Geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin karşılanırken fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
           
            Geçit hakkı ile alakalı uyuşmazlıkların çıkmasına sebep olarak ülkemizdeki arazi düzenlemelerinin yeterli olmaması gösterilmiştir. Ülkemizde ilk Tapu Teşkilatı 21 Mayıs 1847 tarihinde Defterhane-i Amire Kalemi adıyla kurulmuş ve Cumhuriyete kadar çeşitli isimler altında ve birçok bakanlığın gözetiminde görevini sürdürmüştür. Gerek arşivlerin düzenli tutulmaması, kaybolması; gerek köyden kente göçlerden kaynaklanan çarpık yapılaşma; ayrıca çok çocuklu olan ülkemiz aile tipinde mirasa konu olan taşınmazların birçok parçaya bölünmesi gibi bir sürü sebep yüzünden taşınmaz maliklerinin sahip olamadıkları geçit hakkının mahkeme eliyle kurulması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

            Geçit hakkının talep edilebilmesi için şart taşınmazdan ana yola çıkmak için yeterli bir geçidin bulunmamasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken kısım kanun metnindeki "hiç bulunmaması" değil "yeterli bir geçidin" bulunmamasından bahistir. Yani önemli olan geçidin özgülendiği işe elverişli olması gerektiğidir, yeterli olamayan örneğin dar olan veya üzeri ağaç, kaya kaplı bir geçidin varlığı yeni bir geçit istenmesine engel değildir. Geçidin yeterli olup olmadığı somut olayda hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakimin ise takdirini kullanırken baz alacağı kıstas MK m. 2 dürüstlük kuralıdır. Hakim gerekeli gördüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapabilir.
           
            Geçit talebi mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya yöneltilmelidir.  Ölçüt ana yola yakınlık değil açılacak geçidi arazinin kaldırabilecek nitelikte olup olmadığıdır. Eğer bu komşu geçidin sağlanması için uygun değilse bir sonraki başvurulacak komşu geçit hakkının kurulmasından en az zarar görecek olandır.

            Geçit hakkı kurulurken dikkat edilmesi gereken diğer husus ise aleyhine geçit hakkı kurulan taşınmazların kullanım şekillerinin ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Ancak bu mümkün değil ve böyle bir durumdaki taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmuş ise bu hükmün gerekçesinde açıkça gösterilmelidir.

            Geçit hakkı kurulacak taşınmazın belirlenmesinden sonra kişi komşu taşınmaz malikinden talepte bulunur ve sağlanan geçit hakkına karşılık bir miktar bedeli öder. Bu yol tükenmiş ve  geçit hakkı mahkeme kanalıyla isteniyor ise hakkaniyet esaslarınca hakim tarafından belirlenecek bedel peşin olarak karardan önce yatırılır. Bedelin belirlenmesi için bilirkişiye başvurulabilir.

            Değer tespitinden hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli bir değişiklik olmuş ise mağduriyetleri  engellemek için yeni bir değer tespiti istenebilir.

            Söz konusu uyuşmazlıkta davacının geçit gereksinimi yukarıdaki açıklamalar ışığında sabittir. Fakat geçit hakkının üzerinde kurulacağı taşınmaz belirlenirken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmemiş, fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkate alınmamıştır. Hükme temel olan bilirkişi raporunda geçit hakkı kurulabilecek tüm taşınmazlar belirtilmemiştir, bu yüzden rapor yetersizdir. Ayrıca davalının parseli ile aynı koşullara sahip olan ve bu parselden yüzölçümü olarak da fazla olan 43 nolu parsel bulunduğu halde  daha elverişsiz olan 42 sayılı parsel üzerinde geçit hakkı kurulması komşuluk hukukuna ve fedakarlığın denkleştirilmesi prensiplerine aykırıdır. Kırk iki sayılı parsel ile 43 sayılı parselin ortak sınırlarından geçit hakkı verilmesi hakkaniyete daha uygundur. Tüm bu eksik incelemeler hükmün bozulmasının temelini oluşturmuştur.
           
           

           




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder